Sosyal medya var olmadan önce çok daha mutlu değil miydik? Sosyal medya en temel insanlık hislerimizi köreltiyor, zekamızın ilerlemesine engel oluyor, bizi depresyona sürüklüyor ve kişisel ilişkilerimize onarılamaz hasarlar veriyor. Eski bir Facebook yöneticisi sosyal medyanın toplum yapısına zarar vermek amacıyla programlandığı hakkında bomba etkisi yaratan bir açıklama yaptı: '' Toplumun yapısını bozan bir ürün tasarladığımız için büyük bir suçluluk duyuyorum. Farkında değilsiniz ancak programlanıyorsunuz. Amacımız bu değildi, şu an sosyal medyayı ne kadar çok bırakmak istediğinize karar vermek zorundasınız.'' Sosyal medya bir bağımlılık ürünü olarak tasarlandı. Sosyal medya kumar oynamak, alkol almak ve sigara içmek gibi bağımlılıklarla aynı dopamin etkisine sahip.'' Telefonlarımız ve sosyal medya dopamin adı verilen kimyasal bir madde salgılanmasına neden oluyor, bu yüzden mesajlaştığımızda iyi hissediyoruz. Hepimiz moralimiz biraz bozuk olduğunda ya da yalnız hissettiğimizde on farklı arkadaşımıza on farklı mesaj göndeririz. Çünkü bu geri cevap aldığımızda iyi hissetmemize sebep oluyor. İşte bu yüzden sürekli beğeni sayılarını kontrol ediyoruz, kendi kendimize Instagram beğeni sayım çok yavaş yükseliyor acaba bir şeyi yanlış mı yaptım diye söyleniyoruz. Çünkü bunları yapmak dopamin etkisiyle iyi hissetmemize sebep oluyor. Bu etki kumar oynamak, alkol almak ve sigara içmekle benzer bir bağımlılık.'' Bu öylesine bir bağımlılık ki bazen beynimiz bizi dopamin etkisiyle kandırıyor, ''Hayali Titreşim Sendromu(Phantom Vibration Syndrome)'' hakkında konuşuyorum. '' Bu insanların telefonlarının titrediğini zannetmesine denir. Psikologlar bu sahte aramaların beyninizde olduğunu ve sürekli mesajlaşan ve telefonla konuşan insanlarda bu durumun daha sık görüldüğünü söylüyor.'' Bir dahi ki sefer araba sürerken pencerenden dışarıyı izle, ne kadar çok gencin kafalarının telefonlara gömülü olduğunu göreceksin. Etraf potansiyel tehlikelerle ve engellerle dolu olsa bile kafalarını telefondan kaldırmadıklarını göreceksin. Bu bağımlılık onların en temel hayatta kalma mekanizması olan etraftan gelebilecek tehlikelere karşı uyanık olma mekanizmalarını bile devre dışı bırakıyor. Peki neden özellikle milenyumdan sonra doğanlar sosyal medya'ya karşı savunmasız, çünkü evebeynleri onlara sonsuz bir onaylanma mecburiyeti yükledi. Bu nesil ''ben, ben, ben'' nesli ve tarihteki en düşük özsaygı'ya sahip nesil. Bundan dolayı sürekli bir yeniden güven kazanma ihtiyaçları var ve bunu sosyal medya ile dolduruyorlar. Bu yüzden bu nesilin sorunlarla başa çıkma mekanizması tükenmiş durumda. Sıkıntılardan kurtulmak için coşmuş bir kendini beğenmişlik içindeler. Peki bu kendini beğenmişlik nerede karşılanabilir, doğru bildiniz tabi ki sosyal medya. Beğeniler, retweetler ve paylaşımlar onlar için bir bebeğin emziği kadar değerli. Sosyal medya beynimizi tehdit ediyor ve bebeklik dönemindeki öfkemize geri dönmemize neden oluyor. Peki diğer tehditler neler, odak süresimizi kısaltıyor. Sürekli dikkat dağıtıcı şeylere maruz kalıyoruz ve sürekli yeni bilgi akışıyla beynimiz tahrip oluyor. Hiç düşündünüz mü? Neden hafızanız olması gerekenden çok daha zayıf. Çünkü sürekli yeni bilgi akışına maruz kalıyorsunuz ve sürekli bir konuya odaklanmak gereği hissetmiyorsunuz. Her şey yüzeysel bir ekran görüntüsü gibi geliyor. Beynimiz sürekli çevre değişikliğine eğilimli, buna ''Neuroplasticity'' deniyor. Sosyal medya ve internet beynimizi yeniden şekillendirdi ve yüzeysel ve sığ düşünmeye yönlendirdi. Ayrıca araştırmalara göre, fazla dikkat dağınıklığı empati yapmayı zorlaştırıyor (sosyal medyanın diğer bir felaketi). Ayrıca sosyal medya insanlarda depresyona neden oluyor çünkü sürekli diğer insanların olağanüstü hayatlarını(!) takip ediyoruz ayrıca insanlar kendilerini diğer insanlarla kıyasladığında yalnız ve yetersiz hissetmelerine neden oluyor. Diğer bir ironi ise insanlar stresten kurtulmak için sosyal medya kullanıyor fakat bu daha fazla strese neden oluyor. Quensland Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre Facebook' u sadece beş gün kullanmayı bırakmak kortizol seviyesinde ciddi bir düşüşe neden oluyor. Ayrıca sosyal medya toplumu ayrıştıran takıntılı politik kimliklerle de suçlanabilir. Gerçek dünyada gerçek karakterler vardır ancak sosyal medya bizi bu gerçeklikten uzaklaştırır. Bu da kimlik bunalımına neden olur. Sosyal medyanın olumlu bir yanı ise herkes görüşünü belirtebilir. Teorik olarak bu bilginin demokratikleşmesine izin verir. Fakat bazen aşağılıkça rezil görüşler saldırgan bir şey söylediği düşünülülerek insanların itibarlarının ve kariyerlerinin yıkılmasına neden olabilir.
Hepimiz birer bağımlıyız ve hepimizin sosyal medya bizi değiştirmeden davranışlarımızı yenilemeye ihtiyacı var. Bu elektronik bataklıktan kurtulmamız lazım. Şimdi hemen uygulayabileceğimiz basit birkaç öneride bulunacağım.
- Bütün gereksiz bildirimleri kapat, mesajlarını ve bildirimlerini kontrol etmek için en fazla beş defa olmak şartıyla kendine zaman belirle.
- İnterneti tıpkı anne babanızın kullandığı gibi kullanın neye ihtiyacınız varsa halledin ve asla internette gezinmeyin, zamanınıza saygı gösterin ve bu konuda disiplin kazanın.
- Telefonunuzu asla yanı başınızda şarj etmeyin, uyanır uyanmaz bütün sosyal medya hesaplarınız ve e-maillerinizi kontrol etmeyin.
- Eğer topluma mâl olmuş biri değilseniz sosyal medya hesaplarınızı kapatın.
Bunları yaptığınızda çok daha mutlu bir insan olacaksınız ve çok daha üretken. Ayrıca sosyal medyanın neden olduğu anksiyete ve depresyonu ortadan kaldırmış olacaksınız
Bu yazı Paul J. Watson' un Youtube kanalından çevrilmiştir. Orjinal video'ya ve daha fazla içeriğine ulaşmak için tıklayın: https://www.youtube.com/watch?v=PgwluZdJwpo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder