Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Mart 2022 Salı

NEDEN BAZI İNSANLAR DEPRESYONA DİĞERLERİNDEN DAHA EĞİLİMLİDİR ?

 Hemen hemen aynı zorlu durumları yaşamalarına rağmen bir grup insanın bu durumu olumsuz olarak karşılayıp depresyona girdiğini ancak bazı insanlarında aynı durumda sakin kalabilmeyi başardığına şahit olmuşsunuzdur. Peki insanlar arasında farkı yaratan bu şey nedir? Bilim adamlarının en çok merak ettiği konulardan biri de bu. Araştırmacılar kesin bir sonuca varamasalar da bunun birden fazla nedeni olduğunu düşünmektedirler. Bunlar beyindeki kimyasal ve fiziksel farklılıklardan, sosyal ve çevresel risk faktörlerine kadar farklı kategorilerde değerlendirilebilir. Dünya Sağlık Örgütüne göre Dünya üzerinde 300 milyondan fazla insan depresyon ile mücadele etmekte ve her insan farklı nedenlerden dolayı depresyona girmektedir.

Bir yandan yeme içme alışkanlıklarımız gibi kontrol edebildiğimiz faktörler var iken genetik faktörler gibi kontrol edemediğimiz ve değiştiremediğimiz faktörlerde depresyona neden olabilmektedir. Değiştirebilelim veya değiştiremeyelim depresyona neden olan faktörleri bilmek her zaman bu durumundan çıkmamıza yardımcı olacaktır.

Biyolojik Kaynaklı Depresyon Faktörleri

Beyin Kimyası

Araştırmacılar  beyin kimyasallarının kesin olarak depresyona neden olmadığını düşünse de bir bağlantı olduğunu kabul etmektedirler. Bazı araştırmalar düşük nörotransmitter seviyesinin depresyona neden olabileceğini göstermektedir. Bazıları ise tam tersine depresyonun bu seviyeyi düşürdüğünü aralarında ters bir ilişki olduğu söylemektedir.  Bazı insanlar nörötransmitter seviyesini etkileyen antidepresan ilaçlar aldıklarında daha iyi hissettiklerini söylerken bu durumun bazı insanlarda böyle olmaması bilim insanlarının kafasını karıştırmaktadır. 

Genetik

Araştırmacılar aile üyeleri depresyona yatkın olan bireylerinde depresyona girme risklerinin daha fazla olduğunu söylemektedir. Ancak depresyona neden olan tek faktör genetik olmadığı için ailenizde depresyon eğiliminin olmasının sizin de depresyona girmeniz için tek başına yeterli olacağı düşünülmemelidir.

Kronik Hastalıklar

Migren, diyabet vs. gibi kronik rahatsızlığı olan bireylerde depresyon görülme oranı daha yüksektir. Araştırmalar kronik acıların insanları depresyona sürükleyen biyokimyasal değişikliklere neden olduğunu göstermektedir.

Hormonlar

Hormonal değişiklikler depresyon riskini artırmaktadır. Özellikle kadınlarda adet dönemlerinde, hamilelikte, doğum sonrasında ve menopoz dönemlerinde depresyon riskinin arttığı görülmektedir. Her 9 kadından 1'i doğum sonrasında depresyona girdiğini söylemektedir. Yine aynı şekilde erkeklerin %4'de çocukları olduktan sonra depresyona girdiklerini söylemektedir.  

Çevresel Kaynaklı Depresyon Faktörleri

Çocukluk Travmaları

En önemli depresyon nedenlerinden biri çocukluk çağında yaşanan travmalar olarak görülmektedir.  Araştırmalar çocukluk döneminde travma geçiren kişilerin ilerleyen dönmelerde depresyona girme ihtimallerinin daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu travmalar şiddet, fiziksel veya duygusal taciz, anne babanın erken yaşta boşanması, aile bireylerinden birinde ciddi bir rahatsızlık olması, ölüm, fakirlik gibi durumlar olarak gösterilebilir. 

Fakirlik

Amerikada yapılan bir ankette insanların %64'ü ekonomik durumlarının stres seviyelerini artırdığını söylemektedir. Fakir durumda yaşayan insanlar yoksulluk seviyesinin üstünde yaşayan insanlara göre 2 kat daha fazla depresyona girmektedir. 

Çevre 

Bazı araştırmalar yaşanılan ortamın ve şehrin çevresel durumlarının da depresyon ile alakası olduğunu göstermektedir. Çevre kirliliği olduğu, ışık ve ses kirliliğinin olduğu bir ortamda depresyon riskinin arttığı düşünülmektedir.  

Sosyal Kaynaklı Depresyon Faktörleri

Kişilik

Düşük özgüven, karamsarlık, kendini suçlama, mükemmeliyetçilik gibi kişilik özelliklerinin depresyona olan etkisinin çok büyük olduğu düşünülmektedir. Bu olumsuz özelliklerin depresyonun yanında anksiyete gibi farklı mental rahatsızlıklara da yol açtığı görülmektedir. 

Stres

Hayatta başımıza gelen büyük değişikler ve bize stres veren durumlarda depresyona girmemize neden olabilir. Bu evlilik gibi mutlu olayda olabilir işini kaybetmek gibi olumsuz bir durumda. İnsanlar stresli olduklarında kortizol seviyeleri yükselir. Bir teoriye göre kortizol seviyesinin yükselmesinin mutluluk hormonu serotonine etkisi büyüktür. 

Sosyal Medya

Araştırmalar yeni ve hala devam etmekte olsa da bir çok çalışma sosyal medyanın özellikle genç yaşlarda mental sağlığı olumsuz etkilediğini göstermektedir. Sosyal medyada görülen depresif paylaşımlar, kendini başkalarıyla karşılaştırma, bir şeyleri kaçırıyormuş hissi gibi olumsuz durumların depresyon riskini artırdığı görülmektedir. Ayrıca çok  fazla sosyal medya kullanımı kişinin gerçek hayatla olan bağını koparmakta ve hareketini kısıtlamaktadır. Bu durumda yine depresyonu tetiklemektedir.

Yaşam Şeklinden Kaynaklı Depresyon Faktörleri

Uyuşturucu ve Bilinçsiz İlaç Kullanımı

Araştırmalar bilinçsizce alınan ilaçların depresyonu artırdığını göstermektedir. Bu ilaçlar uyku bozuklukları, enerji düşüklüğü gibi olumsuz durumlara yol açarak insanların mutluluk seviyesini etkileyebilmektedir. Yine aynı şekilde uyuşturucunun tarattığı fiziksel tahribatın yanı sıra mental tahribatta kaçınılmazdır. İnsanların uyuşturucu ile geçici olarak elde ettiği mutluluk hissi kısa bir süre sonra bağımlılığa dönüşmekte ve yoksunluk sancılarına neden olmaktadır. Daha çok uyuşturucu kullanımı daha çok yoksunluğa neden olduğu için bu durum bir döngü şeklinde devam etmekte ve kaçınılmaz bir depresyona ve umutsuzluğa neden olmaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder