Uyanık kaldığınız sürenin kalitesi,
uykuya ne kadar sürede dalacağınızın hızını etkiliyor. UT Southwestern
medikal merkezindeki araştırmacılar, uyanıklık ve uyku dengesindeki
bağlantısı bilinmeyen iki proteini aydınlattılar.
PNAS’de yayınlanan çalışmanın baş yazarı olan Dr. Masashi Yanagisawa,
bu çalışmanın gün içinde uykulu halde olmayı bir önceki gece isteksizce
veya bazı nedenlerden dolayı uyanık geçirmenin etkilediği görüşünü
destekleyici bulgular içerdiğini belirtiyor.
Makalenin
diğer bir yazarı UTSMC’dan Dr. Robert Greene, bu çalışmanın bireylerin
uykuya dalma sürelerinin uyanıklık ile hem davranışsal hem de
biyokimyasal olarak ayrılıyor olabilmesini göstermesi bakımından
çalışmanın önemli olduğunu belirtirken, bunun her iki durumun ayrı ayrı
incelenmesi gerektiğinide bizlere gösterdiğini düşündüğünü belirtti.
Günümüzde halen neden uyuyoruz ve uykunun fonksiyonu nedir? gibi
sorular sinirbilimlerindeki büyük gizemini korumaktadır. Uyku
ihtiyacının uyanıklık ve belirlenen iki proteine bağlı olan mekanizmalar
yolağından oluşuyor olması gelecekte bu sorulara cevap bulmamızda
önemli olacağını düşünüldüğü de araştırmacılar tarafından belirtiliyor.
Dr. Yanagisawa, yapılacak ileri araştırmaların bu çalışmalarının
onaylaması durumunda, uyku hastalıklarının tedavisinde bu sayede yeni
bir tedavi yöntemi gelişebileceğini düşünürken uyanıklık süresinin
kalitesinin, uyku üzerinde etkili olmasının muhtemelen uyumak için
saatlere daha bir önem göstermemize neden olacağını da belirtiyor.
Çalışma ekibinde bulunan Dr. Ayako Suzuki, deneylerin aynı genetik
yapıya sahip üç grup fare grubu üzerinden yürütüldüğünü belirtti.
Kontrol grubunda bulunan farelerin gün içerisinde uyuyup gece boyu
uyanık geçirdiği doğal denge periyotlarına bırakıldıklarını diğer iki
test grubunun ise 6 saatte varacak kadar uykuya dalmalarının çeşitli ve
farklı uyaranlar ile geciktirildiğini belirtti.
Birinci test grubunda bulunan farelerin uykularını geciktirmek için
kafeslerinin periyodik olarak değiştirildiğini, bu sayede her yeni
kafese alışma sürecinde farelerinin uyku sürelerinden 1 saatlik gecikme
oluşturulduğunu belirttiler. Bu deneyin dizayn edilmesinde özellikle
gençlerin bilgisayar oyunları veya konserler ile uyuma sürelerinin
gönüllü olarak ertelemesinden ilham alınıldı.
İkinci test grubunda ise farelere, uykuya dalacakları sürede
kafeslerine dokunarak müdahalelerde bulunuldu bu sayede uykuya dalma
süreleri geciktirildi. Bu test ise konsere gitmiş çocuğunu beklemek için
isteksizce uykusuna karşı direnç gösteren ebeveynleri temsil ediyordu.
Dr. Yanagisawa, araştırmada her iki test grubunun aynı miktarda uyku
yoksunluğuna maruz bırakılmasına karşın farklı uykusuzluk nedenlerine
gösterilen reaksiyonun dikkate değer olduğunu belirtti. Bu iki grup aynı
miktarda uykuya ihtiyaç duymalarına rağmen kafesleri değiştirilerek
uykusuz kalmaları sağlanan farelerin kafeslerine dışardan müdahale
edilerek uykusuz bırakılanlara göre daha bir uzun süre sonra uykuya
dalabildiklerini gözlemlediler.
Araştırmacılar bu tepkilere neden olan ve her biri uykuya farklı bir
açıdan etki eden iki protein keşfettiler. Bunlardan ilki olan
“phosphorylated dynamin 1” ne kadar sürede uykuya dalındığı ile ilgili
iken, ” phosphorylated N-myc” proteini ise uyku eksikliğinde bulunan ve
beyin dalgaları ölçülüğünde uyku ihtiyacını anlamamızı sağlayan dalgalar
ile ilgilidir.
Dr. Yanagisawa, daha
önce hiç bilinmeyen ve uykunu iki farklı durumunda rol alan iki farklı
proteinin bu alan için heyecan verici bir buluş olduğunu belirtiyor.
Evrimsel perspektifte, canlıların tehlikeli durumlara adapte olabilmesi
için uyanıklık sürelerinin de değişiklikler gösterdiği ve bu tip
çevresel etkenlerin de uyku ve uyanıklık mekanizmasının belirlenmesinde
önemli roller oynadığını belirtten Dr. Yanagisawa ve Dr. Greene, halen
Tsukuba Üniversitesi Uluslararası Bütünleşik Uyku Tıbbı Enstitüsü'nde
(WPI-IIIS) çalışmalarını sürdürüyor.
Referanslar:- Sciencedaily
- A. Suzuki, C. M. Sinton, R. W. Greene, M. Yanagisawa. Behavioral and biochemical dissociation of arousal and homeostatic sleep need influenced by prior wakeful experience in mice. Proceedings of the National Academy of Sciences, 2013; DOI: 10.1073/pnas.1308295110
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder